Pembe Şort
Hertan Yayıncılık
Zamanı anlamak gerekir. Saati bilmek gerekir. Vaktin değerini kavramak gerekir. Kaliteli bir yaşam sürmedim. Fakat çok sıkıntılı da değildim. İnsanlar, nitelikli zamanları, saatleri ve vakitleri hak ediyor. İç muhasebesi, devamlı yapılır. Zamanın akıp gittiği dilimlerde, insan, meşgale duyacak alanlara yöneliyor. Tarihsel olarak düşündüğümüzde, insanlık birçok badirelere maruz kalmıştır. Fakat ağır darbenin hep ekonomiden geldiğini fark ediyoruz. Neden böyle dedim? Çünkü ekonomik insan, aslında gerçekleri daha belirgin yansıtıyor. Elinizde, gazetecilerin not tutması için basit bir uygulama var. Gerçekten faydalı oluyor. Eskiden böyle bir imkân yoktu, bu imkân, not defteri ve kalemle sağlanabiliyordu. Uygulamaların olmadığı dönemde, eminim, gazeteciler böyle yapıyordu. Gazetecilik, devamlı uyanık olmayı ve ayrıntıları kaçırmamayı gerektiriyor. Keyfi de sıkıntısı da bu halden, olsa gerektir. Akla geleni yazmak, elbette, gazeteci hüviyetiniz varsa, hayatın bir parçasıdır.
Ekonomik hayat, insanları, devamlı uyanık olmaya sevk ediyor. Gazeteciliğe benziyor desek, abartmış olmayız. Bu durumu açık eden, tarihtir. Ekonomi tarihi, sıkıntıların özünü izah etmede, etkilidir. Hayat devam ederken, ihtiyaçlar da eksilmiyor. Arz ve talep, ekonomik hayatı doğuruyor. Ekonomi, adeta at yarışı gibi, çekişmelere neden oluyor. Devletler, birbirleriyle rekabete giriyor. Biz gelelim, asıl konuya. Büyük balık, küçük balığı yutar. Hayatın vazgeçilmez gerçeklerinden birisidir. Durum, çeşitli ekonomik varyantları mubah gösteriyor.
Tarihi süreç içinde, sömürgecilik faaliyetlerinin ortaya çıkışı, denizlere hükmetmeye başlanmasıyla olmuştur. Ekonominin sömürgeciliğe dönüşmesi, yeni yerlerin keşfedilmesiyle cereyan etmiştir. Avrupa'da başlayan sömürgeciliğin önderliğini, İspanya ve Portekiz çekmiştir. İki devlette denizcidir. On beşinci yüzyılda, açık denizlere açılan bu devletler, keşfettikleri yerlerin değerli kaynaklarını, kendi ülkelerine taşımıştır.
Sömürgecilik, başka devletlerin hammaddelerini, kendilerine geçirerek veya ucuza mal ederek ortaya çıkmıştır. Peki, sömürülen devletler, duruma itiraz etmemiş midir? Elbette, hiçbir devlet kaynaklarının elden gitmesine göz yummaz. Bilerek ya da bilmeyerek, oyuna gelmiş olabilirler. Konuyu biraz açalım. İspanya örneğini ele alalım. İspanya, koloni şeklinde, keşfettikleri bölgelere yerleşmişlerdir. Belirgin olan, İspanya'nın koloni kurduğu bölgelerde, mecbur kıldığı tek şartın, kendi dillerini yani İspanyolcanın konuşulmasını istemesidir. Böylece ne oluyor? Sömürülen devletler, kendi dillerini unutuyorlar. İspanyolca konuşmaya başlıyorlar. Bir süre sonra sömürge devlet, durumuna düşüyorlar. Etkili bir yöntem. Çünkü, dil hayatın tüm alanlarını ve ekonomiyi kapsıyor.
İngiltere ve Fransa, İspanya ve Portekiz'in sömürgecilikte ileri gitmesi karşısında, harekete geçiyor. İspanya ve Portekiz'in sömürgelerine göz dikiyor. Avrupa'da bu devletler arasında bir mücadele yaşanıyor. Yirminci yüzyıla gelindiğinde, Birinci Dünya Savaşı, sömürgecilik yarışı yüzünden, büyük bir alana yayılıyor.
İngiltere Uzak Doğu'da, Hindistan'da, sömürgecilik yapmaya başlıyor. On sekizinci yüzyılın başında, İngiliz Hint Şirketi kuruluyor. Bu şirketin yaptıkları, sömürgeciliğin önemli kanıtlarından bir diğeridir. Hindistan'daki İngiliz sömürüsü, yakın zamanda, Gandhi'nin önderliğinde son bulmuştur. Gandhi, halkı bir araya toplamış ve bir bölgeden diğer bir bölgeye yürütmüştür. Böylece, sömürgeci İngilizler, tuz kaynaklarından mahrum kalmış ve İngiliz sömürüsü bitmiştir.
Coğrafya, hayatı etkiliyor. Suyun akıp gittiği bölgeler için, Mai Kale ibaresini, kullanıyoruz. Anadolu'da böyle iklimler bulmak, zor değil. Ana; dolu, ibaresinin nedenlerinden birisi de sudur. Su bolluk, bereket demektir. Su varsa, zenginlik vardır. Anadolu'nun bu yönü, mai kelimesi ile ifade edilir. Kurak bölgeler için, mai kelimesini kullanamayız. Küresel ısınma, iklimlerin, genleriyle oynamaktadır. Bu konuda, hepimizin duyarlı olması gerekir. Anadolu'nun maviliğinde, şüphe yoktur. Fakat dıştan gelen badireler, birçok sıkıntıya neden olabilmektedir. Aşırı sıcağa maruz kalmak ve soğuktan kaynaklı kuraklık gibi. Ilıman kuşak, sıcak ve soğuktan kaynaklı sıkıntıları, düşünmek zorundadır.
Kale ibaresi için, güvenli yer, tanımlaması yapılır. Güvenliğin unsurlarından biri de coğrafyadır. Coğrafyanın istikrarlı, güvenli yapısı korunmalıdır. Bazı bölgelere barajlar yapılıyor. Bu barajları, doğal dengeye kavuşturmak gerekir. Doğaya yapılan her müdahale, yönetime açıktır. Yönetmediğiniz zaman, doğal denge bozulmuş olur. Doğal dengeyi korumanın yollarından biri, ağaç dikmektir. Yapılan her müdahale, doğal dengeyi düşünmeyi gerektirir. Doğal gaz, petrol ve elektrik gibi kaynaklar yönetilir ve çevreyle uyumlu hale getirilir olmalıdır. Mai Kale, olmak kolay değildir. Dikkat etmemiz gerekir. Bana bir çuval kömür ver, sana oyumu vereyim, sözü, durumu izah ediyor zannedersem.